17 Ekim 2013 Perşembe

Sevgili takipçilerim bu yamurlu günde yamurla ilgili yayınladığım bilgiye yorumlarınızı bekliyorum...

SU (YAĞMUR) NASIL OLUŞUR? VE BULUTLAR

SU (YAĞMUR) NASIL OLUŞUR? VE BULUTLAR





SU (YAĞMUR) NASIL OLUŞUR?
 '"http://www.webdersleri.com/dijital-resim/pstutorial/kanal-layer/images/munataydinlilar-yagmur.jpg"

Yağmur tabiatın en önemli ve en yararlı olaylarından birisidir. Eğer yağmur olmasaydı bitkilerde olmazdı. Sizlere yağmurun nasıl oluştuğunu anlatmak istiyoruz. Fakat daha önce konu ile yakından ilgisi olduğu için bulutlar hakkında bilgi vereceğiz.
İlk Olarak Bulutlar
Yağmurun ilk habercisi bulutlardır. Atmosferdeki su buharı yoğunlaşarak bulutları oluşturur. 2 tip yoğunlaşma vardır.

1-Ani Soğuma İle Yoğunlaşma:
Yoğunlaşmayı kısa bir cümle ile şöyle tanımlayabiliriz; Su buharının su tanelerine dönüşmesidir. Yani yeniden sıvı hale geçme olayıdır. Peki yoğunlaşma ne zaman meydana gelir? Ya nemli sıcak hava soğuyunca, ya da nem'e doymuş soğuk hava soğuyunca. Bunu özellikle çok soğuk havalarda çok sık rastladığımız bir olayla açıklarsak sanırım sizlerde daha iyi anlarsınız. Bahsettiğimiz gibi çok soğuk havalarda ağzımız açtığımız zaman, ağzımızdan bir duman çıkar. İşte bu dumanın sebebi ani soğuma ile yoğunlaşmadır. Burada ağzımızdan çikan nemli sıcak hava, soğuk havayla karşılaşır ve duman şeklinde buhar çıkar.
Şimdi bu olayı bulutlara tatbik edelim: Nem yüklü bir sıcak hava kütlesi, soğuk hava kütlesi ile karşılaşıyor. Karşılaşır karşılaşmaz yoğunlaşıyor ve bulutları oluşturuyor. Bu bulutlar Kümülüs Bulutları ( Küme bulutları ) 'dır. Kümülüs bulutları genelde karnıbahara benzer. Beyaz renkli, birbirlerinden ayrı büyük parçalı küme biçimindeki bulutlardır. Gündüzleri oluşur, geceleri dağılırlar. Bu bulutlar güzel havanın habercisidirler.
2-Isı Vermeden Soğuma İle Yoğunlaşma:
Üst katmanlarda basınç düşüktür. Dolayısıyla hava yükseldikçe genleşir ve genleşme sonucu soğur. Hava soğurken içindeki su buharı da yoğunlaşır ve bulutları meydana getirir.
Yoğunlaşmayı anlattıktan sonra yeniden bulut oluşumuna geri dönelim. Havada yoğunlaşan su buharı, havadaki toz parçacıklarının üzerinde su damlacıklarını oluşturur. Oluşan bu su damlacıkları da birleşerek bulutları meydana getiriyor. Su damlacıklarının yağmuru oluşturması için çok büyümesi gerekir. Çünkü bir yağmur damlası, bir bulut damlacığının birkaç bin defa büyüğüdür.
Bulutun oluşmasına yardımcı olan su damlacıkları başlangıçta çok küçüktür. Bu nedenle üzerlerine gelen ışığı doğrudan yansıtırlar ve bulutlar pamuk gibi bembeyaz görünürler. Su damlacıklarının birleşerek büyüdüklerinden bahsetmiştik. Büyüyüp kalınlaştıkları için gelen ışığı daha az yansıtmaya başlarlar. Bu sebepten dolayı da özellikle yağmur bulutları gri veya siyaha yakın bir renk alırlar.
Bazı bulutlar yağmur getirir, bazı bulutlar ise güzel hava. Değişik bulut türleri vardır. Bunlardan bazılarını kısa kısa inceleyelim. Belki bundan sonra sizlerde bulutlara bakarak havanın nasıl olacağı hakkında bir tahminde bulunabilirsiniz.
SIRRÜS (SAÇAK BULUTLAR ):
Saçak veya kahkül'e benzeyen bir görüntüsü vardır. Bu bulutlar buz kristallerinden meydana gelmiştir.

SIRROKÜMÜLÜS BULUTLARI ( YUMAK BULUTLAR ):
Çizgi çizgi görünüşü vardır. Kıyıya vuran dalgaları andırırlar. Güzel hava habercisidir.

SIRROSTATÜS BULUTLARI ( TÜL BULUTLARI ):
Güneşin etrafını bir çember gibi çevirmiş sanılır ve bu çember yağmurun habercisidir.

STRATÜS BULUTLARI ( KATMAN BULUTLAR ):

Gri renkli ve gökyüzüne bir sis katmanı gibi yayılan bulutlardır. Sadece Çise meydana getirirler, yağmur yapmazlar.

NIMBÜS ( KARA BULUTLAR):Bütün bulutlardan daha karanlık bir görüntü oluştururlar. Devamlı yağmur getirirler.
Bulutlar hakkında yeterli bilgiyi verdikten sonra asıl konumuz olan yağmurun nasıl oluştuğunu açıklamaya geçebiliriz.
İŞTE YAĞMURUN OLUŞMASI!

Yağmurun oluşmasında 2 işlem gerçekleşiyor. Yoğunlaşma ve buharlaşma. Güneş ışığının etkisi ile her gün yüz binlerce metreküp su buharlaşarak atmosfere doğru yükseliyor. Ve yükseldikçe soğumaya başlıyor. Öyle biran geliyor ki su buharı işinin çok düşük olduğu bir bölgeye geliyor.
Soğuk hava katmanına rastlayan buhar tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak su damlaları haline dönüşüyor. Bunlar birleşerek bulutları olusturuyor. Bu su damlacıklarının yeryüzüne düşmesi yani yağmur oluşturması için belirli bir büyüklüğe gelmesi gerekiyor. Bu da yüz binlerce su damlacığının birleşmesi anlamına geliyor. Yeterli büyüklüğe ulaşınca yerçekiminin etkisiyle yere düşmeye başlıyor. Bütün bu anlattığımız işlemler ise ortalama 8 gün sürüyor.
Sizlere bir soru; yağan yagmurun süresi neye baglı? Bir bulutun yarısı yağmur olarak yağar bu da tahminen 30 dakika sürer. Ama bulutlar devamlı oluşursa yağmur günlerce yağar.
Peki hava kapalı olduğu halde bazen yağmur yağmaz bunun sebebi ise; su damlalarının sıcak ve kuru bir hava katmanından geçiyor olmasıdır. Burada su damlaları yeniden buharlaşır ve yağmur oluşmaz.
Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, sağanak yağmur yağarken ilk taneler her zaman daha iridir. Bunun sebebi de yağmur damlalarının yeryüzüne inerken soğuk ve nemli hava ile karşılaşmasıdır. Soğuk ve nemli katmandan geçen damlalar buharlaşmadan yeryüzüne inerler. Bu sırada hacim yönünden büyüdükleri gibi havanın nemini de aldıkları için daha da büyürler. Ve sağanak yağmurda ilk taneler daha büyük olur. Arkadan gelen damlalar ise nemi azalmış bir katmandan geçtikleri için ilk tanelerden daha küçüktür.
Yağmurun yağması için su damlalarının belirli bir büyüklüğe gelmesi gerektiğin söylemiştik. Bu da damlaların birbiri ile birleşmesi ile olmaktadır. Bu birleşme 2 türlü olur. Çarpışma ile birleşme ve kristalleşme ile birleşme.
1-Çarpışma İle Birleşme:Buluttaki su tanecikleri rüzgarın etkisi ile bir oraya bir buraya itilirler. Birbirlerine çarptıkça birleşerek su damlacıklarını oluştururlar. Oluşan su damlacıkları da kümeleşerek su damlalarını meydana getirirler. Bu damlalar belirli bir ağırlığa ulaşınca havadan daha ağır hale gelerek yere yağmur olarak düşerler.
2-Kristallesme Yolu İle Birleşme:Hava sıcaklığı birdenbire düşerse su tanecikleri donarak buz kristallerini oluştururlar. Bu kristaller yere düşerken daha sıcak bir hava katmanının içinden geçer. Burada eriyip yeryüzüne yağmur olarak iner.
Bu yazımızda sizlere yağmurun oluşmasını anlatmaya çalıştık. Yağmur deyip geçmeyin. Bakın öğrendiniz bile nasıl oluştuğunu!                                                                                 SEVGİLİ TAKİPCİLERİM BU YAMURLU GÜNDE BUNU PAYLAŞMANIN İYİ BİR FİKİR OLUCAĞINI DÜŞÜNÜYORUM........

9 Ekim 2013 Çarşamba

dünyanın en uzun adamı

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              Dünyanın en uzun adamı rekoru, Türkiye’ye ait. 10 Aralık 1982 Mardin doğumlu olanSultan Kösen‘in boyu tam olarak 2.51 santimetredir ve halen uzamaya devam etmektedir. 2011′da, bu özelliği sayesinde Guinness Rekorlar Kitabı‘na, “yaşayan en uzun insan” unvanı ile girmiştir. Ayrıca 27,5 santimlik el büyüklüğü ile de “dünyanın en büyük elli insanı”, 36,5 santimlik ayakları ile de “dünyanın en büyük ayaklı insanı” ve iki kolunun toplam uzunluğu da 275 santim ölçülmesiyle de “dünyanın en uzun kollu insanı” unvanlarını da alarak Guiness Rekorlar Kitabına, dört farklı kategoride girmiştir.
Sultan Kösen’in, boyunun sürekli uzamasının sebebi, hipofiz bezindeki bir tümöre bağlamaktadırlar. Kösen’in aşığı uzayan  yürüyebilmektedir.
Kösen, en çok boyuna göre giysi bulamamaktan, 60 numara olan ayakları için ayakkabı bulamamaktan ve evlenecek kız bulamayacağından dert yanmakta.
Guiness Rekorlar Kitabı sayesinde adını tüm dünyaya duyuran Sultan Kösen, çeşitli ülkelerin davetleri üzerine yurtdışı gezilerine katılmakta, televizyon şovları, konferanslar ve benzeri etkinliklere katılmaktadır.
Şu an için halen dünya rekorlarını elinde bulunduran Sultan Kosen’dir. Leonid Stadnik’in, günde altı sefer boy ölçümüne karşı gelmesi nedeniyle rekorlar kitabına girememiştir.
Sultan Kösen’in, Guinness Rekorlar Kitabı’ndaki rekoruna buradan ulaşabilirsiniz.
Dünyanın en uzun insanı, Sultan Kösen

28 Temmuz 2013 Pazar

Bitmiş pillerin çevre ve insan sağlığına olan zararı nelerdir?










Bitmiş pillerin çevre ve insan sağlığına olan zararı nelerdir?







Piller ve Pillerin Çevre Kirliliği Açısından Değerlendirilmesi ile ilgili olarak kapsamlı bilgiyiwww.gerikazanim.org/html/piller.html adresinden elde edebilirsiniz. Ayrıcawww.cevreorman.gov.tr/belgeler/piller.doc adresinde de pil/akü kullanımı ve atık piller ile akülerin zararları hakkında geniş bilgiye yer verilmiştir. 

Ancak konuyu özetlememiz gerekirse, şunları söyleyebiliriz:
Pillerin insan sağlığına ve çevreye çok büyük zararları vardır. Piller cıva, kadmiyum, kurşun, çinko, mangan, lityum, demir, nikel, kobalt ve kimyasal maddelerden üretilir. Bu pillerin gelişigüzel çöplere atılması, doğrudan veya dolaylı olarak alıcı ortama verilmesi çevre açısından büyük tehlikeler yaratır. Metaller toprağa ve oradan da yeraltı sularına karışabilir. En başta toprak kullanılmaz hale gelir ve metallerin yarattığı su kirliliği sudaki ekosistemi alt üst eder. Etkilenen sadece su ekosistemi değil, aslında tüm ekosistemdir. Zaman içerisinde bu etkiler insanlar üzerinde de görülür. Atık pillerin sebep olduğu hastalıklar başında, nörolojik bozukluklar, merkezi sinir sistemi hastalıkları, kanser, böbrek ve karaciğer hastalıkları gelir. Pillerin içindeki tüm maddelerin zararı kimi zaman öldürücü boyuta ulaşabilir. Maddeler daha önce de belirtildiği gibi toprağa karışarak hayvanların yediklerinden ya da sulardan insan vücuduna karışır. Ayrıca bir küçük kalem pil 4 metrekare toprak kirletir ve bu toprağı üretim yapamaz hale getirir.

Mesela kadmiyum, insanlarda yüksek tansiyona, kalp hastalıklarına, akciğer kanserine ve kansızlığa neden olur. Kadmiyum;
- İtai – itai ve akciğer hastalıklarına, prostat kanserine, kansızlığa, doku tahribine,
- Anfiyen ve kronik neval tübüler bozukluğa ve böbrek üstü bezlerin tahribineneden olur.

Kurşunun meydan getirdiği olumsuzluklar vücudun hassaslaşması, kuvvetten düşme, uykusuzluk, kabızlık, zihin bulanıklığı, böbrek hastalıkları ve felç olarak sıralanabilir. Kurşun; işitme bozukluğuna, sinir iletim sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığa, mide ağrısına, böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa, kansere ve ölüme neden olmaktadır.

Sinir sisteminin cıva bileşiklerine karşı çok yüksek hassasiyeti vardır. Bunun yanında vücuda alınan civanın beyin ve böbrekler üzerinde de ağır tahribatlar yarattığı yapılan çalışmalarla tespit edilmiştir. Bunun yanında cıva konsantrasyonunun vücutta yükselmesi tansiyon yükselmesine, kalp krizine, deride kızarıklık ve yaralar oluşması ile gözlerin zarar görmesine neden olabilir. Cıva doğada bozulmaz. Cıva ve cıva bileşikleri halk ve çevre sağlığı bakımından çok tehlikeli ve toksittir. Akan pildeki cıva hızla deri veya solunum yolu ile vücuda girebilir. Bu maddenin eser miktarda suda bulunması dahi ciddi tehlike oluşturur. İçme suyu veya gıda zinciri yolu ile insan vücuduna giren cıva;
- Parastezi, ataksi, dişartri ve sağırlık gibi nörolojik bozukluklara,
- Merkezi sinir sisteminin tahribine ve kansere,
- Böbrek, karaciğer, beyin dokularının tahribine,
- Kromozomları tahrip edip sakat doğumlara neden olmaktadır.

7 günde Einstein gibi olmak mümkün mü?



Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. 

Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin Biyomedikal Bölümü'nden Prof. Mark Lythgoes'in 1 hafta süren programı BBC'de yayınlandı.

Programa katılan 100 kişinin IQ'larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.

Kaynak: The Guardian-Men's Health

BU KİTAP AKLINIZI BAŞINIZA GETİRECEK!

İnternetten beynin nasıl çalıştığı üzerine makale okuduğunuza göre, beyninizle "seviyeli bir birlikteliğiniz" var demektir:) Sizi tebrik ediyor, devamını diliyoruz.

Beynin nasıl çalıştığını kapsamlı ve anlaşılır bir şekilde öğrenmek istiyorsanız, "aklınızı başınıza getirecek" bir kitap önereceğiz.

Bu kitap beyninizi "işletmek" için yazılmış, bir beyin kılavuzu.

HER ŞEY BEYİNDE BAŞLAR: AKLINIZI BAŞINIZA TOPLAMA KİTABI!

"Beyni başarı için çalıştırmak" üzerine yazdığı kitaplarla tanınan Mümin Sekman, yeni kitabında "beyni başarıyla çalıştırmak" konusunu ele aldı.

Her Şey Beyinde Başlar adlı kitap, "beyin nasıl çalışır, nasıl daha iyi çalıştırılır?" konusunu anlatıyor. Kitabın kapak tasarımı Hollywood filmlerinin afişlerini yapan Emrah Yücel'e ait.

Kitapta Türkiye'de bir yılın TBMM tarafından "beyin yılı" ilan edilmesi çağrısı da yapılıyor. Beynimizi kullanma kültürümüzü yeniden yapılandırma önerileri sunuluyor. Beyin okuryazarlığı kavramının yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Beynin psikolojik, nörolojik ve sosyolojik boyutlarını anlatan kitap, teknik bir konuyu anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde sunmasıyla dikkat çekiyor.

ALFA yayınları tarafından ilk baskısı 100.000 adet yapılan kitap, Türk insanının beyin gücüne bakış açısında kırılma noktası oluşturmayı amaçlıyor.

İnsan beyninin gücünü ve gizemini anlatan kitap, "aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek" isteyenler için...

Kitabın arka kapak yazısı:

Her şey beyinde başlar.

Başarı, mutluluk, huzur beyinden gelir.

İnsanın karakteri, kararları, kaderi kafasında şekillenir.

Bazıları baştan kazanırken, bazıları 'kafadan' kaybeder!

Beyin vücudun % 2'si olsa da, geri kalan % 98'i yönetiyor.

Önemli bir iş yaptığından başımızın üstünde yeri var!

Aklın makinesi olan beyin herkese 'bedava' veriliyor!

Çoğumuz onu nasıl çalıştırmak gerektiğini öğrenmiyoruz.

O da kafamızın içinde, kafasına göre çalışıyor!

Ürettiği duygu ve düşüncelerin sonucunu ise biz yaşıyoruz.

Biz onu kullanmasak da o bizi kullanmaya devam ediyor.

Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı belirliyor.

Bu kitap beyne, beyni anlatıyor.

Aklını başına toplamak ve

hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek

isteyenler için...

Kitapla ilgili Mümin Sekman'la yapılmış röportajlardan seçilmiş bazı cümleler:

- "Ortalama insan beyni 1.4 kilogram, bunun da yüzde 80'i sudan oluşuyor.
Geriye kalan yüzde 20'lik katı kısmın ağırlığı yaklaşık 280 gram! Yani bir insanın hayatta ne olacağına ya da ne olamayacağına karar veren 280 gramlık bir parça!"

- "Beynin benim hobim. Benim için bu kitap bir aşk çocuğu. Bu kitap beynini içeriden dikizlemek isteyenler için yazıldı. Bir keşif kitabı.Yazarken Evliya Çelebi gibi düşündüm. Evliya Çelebi, insan beyni içinde seyahat etme imkanı bulsaydı neler görür, neler not alır, neler anlatırdı? Bu bir beyin içi seyahatname kitabı! "

- "Türk insanının beyninin ne kadarını kullandığının ölçüsü belli. Dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz, buna karşılık BM insani gelişmişlik raporuna göre 83. sıradayız. Yani ekonomimiz kendimizden daha çok gelişmiş! Beyin temelli bir kalkınma modeline ihtiyacımız var."

- "Beyni bir otomobile benzetirsek, zeka otomobilin beygir gücüne benziyor. Akıl arabanın direksiyonundaki şoför gibidir. Bilgi ise arabanın üzerinde gittiği yoldur. Zeka yaklaşık yüzde 80 oranında doğuştan geliyor. Yani sonradan geliştirilme oranı yüzde 20 kadar. Buna karşılık aklımızın yüzde 100'ünü ve daha da fazlasını geliştirebiliriz. Bu anlamda akıl en büyük imkandır. Zeka doğuştan eşit dağılmaz ama akıl zekanın dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek için bir fırsat eşitliğidir! Akıl zekanın menajeri gibidir, onu yönetir."

- "Beyinde 100 milyar nöron denilen beyin hücresi var. Bu hücreler, kendi aralarında 10.000'den fazla bağlantı kurabiliyor. Düşünceler kafamızın içinde saniyede 120 metre hızla dolaşıyor. Yani saatte 400 kilometre hızla şeytanlık düşünebiliyoruz!"

- " Beyin gücü ya inşa eder ya da döner sahibini tahrip eder. Hedefsiz keskin zeka küpüne zarar verir! Kafanızın içinde bir bulldog besliyorsanız, ona sık sık kemik atmanız gerekiyor! Yani zeki insanların bir hedef belirleme mecburiyeti zeki olmayanlara göre daha yüksek."

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Mutlu olmak için bunları yapın!


En büyük mutluluk hiçbir şey veya hiç kimse olmadan mutluluğu yakalayabilmektir. İşte bunu başarabilmeniz için 7 öneri.



Işte benim özetim " w£l!k£ "


Kötüyü çağırmaÖrneğin ofiste patronunuza selam verdiniz ve o sizi görmedi. Ne düşünürsünüz? "Kahretsin, kesin beni işten çıkaracak" mı, yoksa "Herhalde beni görmedi" mi? Veya hayatınızda beliren en ufak bir aksilikte ağzınızdan çıkan cümle "Bakalım daha neler gelecek başıma" mı olur, yoksa "Olsun, mutlaka işler yoluna girer" mi... Bizden size söylemesi; kötü şeyleri siz çağırırsınız. Pozitif düşündüğünüzde işlerinizin daha yolunda gideceğini hiçbir zaman unutmayın.

İyilik yap, iyilik bul
Japonya'da yapılan bir araştırmada kanıtlanmış bile! Başkalarını mutlu eden; kendisine ve etrafındakilere zevkle iyilik yapan insanlar diğerlerine göre çok daha mutlu bir yaşam sürüyorlarmış. Elbette etrafa iyilik yapmak kendinizi hiçe sayarak, sürekli başkalarını mutlu etmek anlamına gelmiyor. Yapacağınız ufacık bir iyilik bile kendinizi daha mutlu hissetmenizi sağlayacaktır. Bu karşıdan karşıya geçen bir yaşlının koluna girmek veya yaralı bir sokak hayvanını veterinere götürmek olabilir.

Ders alabilmek çok önemli
Başınıza kötü birşey geldiğinde veya bir işiniz istemediğiniz şekilde sonuçlandığında karamsarlığa dalıp bu konunun nedenlerini irdelemezseniz, ileride aynı şey yine başınıza yine gelebilecektir. Çünkü ders almamış olacak, ortada ders alacak bir neden-sonuç ilişkisi bile bulamayacaksanız. Herkes hata yapabilir, herkesin başına kötü şeyler gelir. Önemli olan olaydan kaçmak yerine onu doğuran şeyleri bulmak ve bir daha bu hataları yapmamaktır.

Üzerinde çok durma
Hepimizin iyi olduğu kadar kötü tecrübeleri de vardır. Fakat karamsar ve mutsuz insanlar kötü giden şeylerin üzerinde çok daha fazla zaman harcarlar. Hatta bu belli bir süre sonra iyileri hiç görmemeye kadar gider. Problemlerin üzerinde hiç durmamak da doğru değildir. Bir önceki maddede belirttiğimiz gibi problemin nedenlerini bulup, ders alıp, daha fazla kurcalamadan bir daha hata yapmamak üzere yolumuza devam etmek en doğrusu olacaktır.

Televizyonu kapat
Televizyon karşısında geçirdiğimiz her saatin mutluluk potansiyelimizden yüzde 5 çaldığını biliyor muydunuz? Çünkü televizyon pasif bir iletişim aracı ve başkalarıyla olan iletişimimizi yok ediyor. Halbuki birebir iletişim insanın mutlu olmasını sağlayan bir iletişim yolu; konuşmak, dinlemek, paylaşmak, gülmek, ağlamak... Bunları televizyonla başbaşa yapmak pek mümkün değil. Tabi ki günümüzde interaktif iletişimsiz yaşamak zor; ama bunu en aza indirgemek en faydalısı...

Yalnızken keyifli vakit geçirmeyi başar
Yalnız kalmak ve yalnız olmak arasındaki farkı keşfedin. Sadece kendinize ayırdığınız vakitler yaratın, yani yalnız kalın. Bunun ruhunuza nasıl iyi geleceğini tahmin bile edemezsiniz. Edineceğiniz bir hobi, bir spa merkezinde yapacağınız kısa bir haftasonu kaçamağı, koltuğa uzanıp okuyacağınız bir kitap gibi yalnız geçireceğiniz bu dakikalardan maksimum keyif alacaksınız. Burada denge kurmak da çok önemli. Sosyal aktivitelerinizle yalnızlığınız arasında doğru dengeyi bulun.

Zevk almayı becer
Yaptığınız iş her ne olursa olsun; bundan zevk almayı becermeniz sizi çok daha mutlu ve hatta özgüvenli kılacaktır. Biliyoruz, hepimiz ütü yapmaktan hiç hoşlanmayız. Ama yeni aldığınız bir albümü müzik setine koyup, yanınıza da sevdiğiniz bir içeceği koyduğunuzda siz farkına bile varmadan ütünüz bitmiş olabilir. Veya pek de eğlenceli geçmeyecek bir iş yemeğine davetlisiniz. O zaman siz de o gece değişik yemekler tatmayı, ve bu şekilde geceden zevk almayı deneyin.





Karinca Duası :)


Photo: Karinca duasi

Balıkların neden göz kapakları yoktur?



Balıkların neden göz kapakları yoktur?

Hepimizin göz kapakları vardır ve gözlerimizin en önemli koruyucusudur.Ama balıklar gibi bazı hayvanlarda göz kapağı bulunmaz.Bunun nedenini biliyor musunuz? 



Balıkların Neden Göz Kapakları Yoktur?
Pisces sınıfı üyeleri balıklar sucul yaşama uyum sağlamışlardır. Göz kapağı normalde hem gözün nemini sağlamak hem de havada uçuşan tozlara karşı gözü koruma görevi yapar. Sualtında nemin korunması gibi sorun olmadığından göz kapağı gibi bir yapı gelişmemiştir. Ancak balıklarda kara hayvanları gibi olmasa da gözkapağına benzer yapılar bulunur. Hızlı yüzen balıklarda büyük bir deri kıvrımı (yağlı gözkapağı) bulunur. Köpekbalıklarındaysa avlanma sırasında gözkapağına benzer bir perde gözü korumak için kullanılır.

13 sayısı neden uğursuz kabul edilir?

13 sayısı neden uğursuz kabul edilir?



Aslında her insanın kendine özgü bir uğursuz sayısı vardır. Ancak 13, bunlar arasında en çok bilineni ve efsaneleri olanıdır. Öyle ki bazı ülkelerde otellerin 13. katı yoktur. Aynı şekilde pek çok insan ayın 13. günü dışarı çıkmaz, herhangi bir aktivite yapmaz. Peki hiç merak ettiniz mi, insanları bu denli korkutan 13 sayısının kökeni nereye dayanır?

13 sayısının uğursuz kabul edilmesinin en çok bilinen iki nedeni vardır. Aslında bunlara efsane desek daha doğru olur. Bunlardan birincisi Hz. İsa'nın son akşam yemeğinde kendisiyle birlikte 13 havarisinin bulunmasıdır. Hz. İsa'nın bu yemekten sonra Yahuda adında havarisi tarafından çarmıha gerilmiş olması, yemekteki havarilerin sayısıyla ilişkilendirilmiştir. Bu yüzden 13 sayısı uğursuz olarak kabul edilmiştir. Diğer bir inanış ise İskandinav mitolojisinde yer alan Odin'in zayafetinde meydana gelen olaylardır. Ziyafette toplam 12 kişi vardır ve sonradan bir misafir gelir. Bu misafir aslında bir ruhtur ve Odin'in oğlu Baldur'un ölümüne neden olur. Bu yüzden 13 sayısının uğursuzluğuna olan inanç geçmişten günümüze gelmiştir.

Her ne kadar bilgi çağında yaşasak da bazı batıl inançlar hala vardır. Özellikle 13 sayısını uğursuz kabul edenlerin sayısı batı ülkelerinde oldukça fazladır. Hatta 13 sayısı batılı ülkelerde çekilmiş pek çok korku filmine de konu olmuştur.
13. Cuma neden uğursuz kabul edilir?

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Pluton gezegen mi değil mi?



Değerli Takipçilerim,
    Yazamadığım günlerin telafisi olarak bugün iki adet merak ettikleriniz konusu paylaşıyorum.





Pluton gezegen mi değil mi? 

Güneş Sistemi'nin 9. gezegeni olarak 1930 yılında keşfedilen Plüton, Uluslararası Astronomi Birliği'nin 24 Ağustos 2006 tarihinde aldığı kararla, gezegen stastüsünden çıkartılıp, "cüce gezegen" kategorisine kondu. Aynı toplantıda, gezegen olmanın koşulları da belirlendi: Güneş'in çevresinde yörüngede dolaşmak, Güneş dışında başka bir gökcisminin uydusu olmamak, küresel bir biçim almasını sağlayacak kadar büyük bir kütleye sahip olmak ve yörüngesinin yakınlarını başka cisimlerden temizlemiş olmak. Plüton, öteki koşulları yerine getirmiş olmasına karşın Güneş çevresinde bir turu 250 yılda tamamladığı yörüngesinin yakınlarını iyi süpürmediği için sınıfta kaldı. Keza, geçtiğimiz yıl keşfedilen ve Plüton gibi, Neptün'ün yörüngesi dışında dolanan buz ve kayadan oluşmuş cisimlerle dolu Kuiper Kuşağı'na ait bir cisim olan Xena (Zeyna) da, Plüton'dan biraz daha kütleli olduğu için 10. gezegen olarak ilan edilmeyi beklerken, o da çevresini temizlemediği için cüce gezegen sınıfına sokuldu.

Güneşin de bir ömrü var mıdır?

Sevgili takipçilerim merhaba,

Bugün sizlere merak ettiğiniz ilginç soruların ilginç cevaplarından bir tanesini daha paylaşıyorum.



Güneşin de bir ömrü var mıdır?

Dünyamızda yaşamın devam etmesindeki en büyük nedendir güneş. Verdiği ısı ve ışık sayesinde organizmaların ihtiyaçlarını karşılar. Milyonlarca yıldır yaşam kaynağı olmaya devam eden güneşte diğer bütün canlılar gibi bir gün yok olacak. Peki önümüzde daha kaç yıl var güneşli günleri görebileceğimiz???

Güneş, G sınıfından sarı bir yıldız olarak tanımlanmaktadır. Bilim adamları, bu sınıftaki yıldızların ortalama ömürlerinin 10 milyar yıl olduğunu tahmin ediyorlar. Yapılan hesaplamalara göre Güneş in yaşı şu anda tahmini olarak 4,5 milyar yıldır. Bu hesaplamalara bakılırsa, bu durumda güneşin 5,5 milyar yılı kalmış oluyor.

Gök cisimlerini ve evreni düşünürken genelde kendi ömrümüze oranladığımız bir gerçektir. Oysa evrendeki cisimlerin oluşum yıllarından ve ömürlerinden bahsederken milyonlarca milyonlarca yıldan bahsetmek gerekir. Evrenin ömrüne baktığımızda daha milyarlarca yıl güneşin doğuşunu görebileceğimizi bilmek , yaşamın daha uzun süre devam edeceği anlamına geliyor.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

DEVELERİN HÖRGÜCLERİNDE NE BULUNUR?



       
DEVELERİN HÖRGÜCLERİNDE NE BULUNUR ???

Genellikle develerin hörgüclerinde su olduğu uzun yolculuklarda bu suyu kulandıkları söylenir ama bu doğru deyildir.Develerin hörgüçlerinde 30,35 kg kadar yağ bulunur.Yiyecek bulamadıkları zaman bu enerjiyle hareketlerini sağlar, ayrıca yağ cöl sıcağına karşı koruma görevide yapar.Develer suya az gereksinim duyarlar.Burun mukozaları insanlarınkine karşı 100 kat daha büyüktür.Soluk alırken havadaki nemin üçte ikisini kazana bilirler.Su kaybınıda dokularından kaybederler,kandaki su etkilenmez.

Bu gün yepyeni bir başlangıc daha yapıyorum.
Yepyeni bir projeyle karşınızdayım.
Artık her gün merak ettikleriniz adlı bir kitaptan bazı ilginç soruların bazı ilginç cevaplarını sizlere sunacağım.
Sevgili takipçilerim.

İlk günümde logo mu hazırlamayı başardım.

Beğeninize sunuyorum.

Lütfen yorumlarınızı ve eleştirilerinizi esirgemeyin.

Saygılarımla.

Elif Kali

Her gün Yeni Bir Başlangıçtır


Aslında bu gün her gün ki gibi yepyeni bir başlangıcı temsil ediyor.Bu gün her insanın yeni başlangıcı gibi benimde yeni bir başlangıcım var.Bloguma ilk defa birşeyler yazıyorum.

Merhaba



Ben Elif Kali.

Bugün ilk defa adıma bir sayfa açıp sizlerle paylaşıyorum.